
Lokman Hekim’in mirası
Rivayet odur ki Lokman Hekim hastalara sadece ot vermedi; otun hangi vakitte, nasıl toplanması gerektiğini de tarif etti. Mayıs ayında toplarsan, etkisi başkadır. Tohumu Temmuz’da alırsan, şifası yerindedir. Bugün bu detaylar “geleneksel bilgelik” diye tanımlanıyor. Ama Anadolu’da bu bilgi ezber değil; pratiktir. Bir kadın bunu annesinden öğrenir, çocuğuna aktarır. Tıpkı yoğurt mayalamak, tarhana kurutmak gibi… Çörek otunu tanımak, evin şifa hafızasını korumaktır.
İbn Sina da çörek otunu önerenlerden biri. Ünlü tıp eseri “El-Kanun fi’t-Tıbb”da çörek otunun özellikle solunum yolları, sindirim sistemi ve bağışıklık için etkili olduğunu yazar. Ona göre çörek otu hem bedeni ısıtır hem de zihin açıklığı verir. Damarları açar, karaciğeri rahatlatır.
Hadisteki müjde
Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor:
Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Ölüm dışında hiçbir hastalık yoktur ki, çörek otunda onun için bir deva bulunmasın.” (Buhârî, Tıbb 7; Müslim, Selam 89; Tirmizî, Tıbb 5)
Hadis-i şerif, çörek otunun sıradan bir baharat değil, kapsamlı bir şifa aracı olduğunu gösteriyor. Bugün çörek otunun üzerinde yapılan bilimsel araştırmalar da bu bilgileri doğruluyor.
Ne zaman unuttuk?
Ne zaman hazır ilaçlar çoğaldı, biz bu küçük siyah taneyi mutfak rafının arkasına attık. Oysa onun hem ilimle, hem inançla yeri vardı. Bir tohum düşünün; hem balgam söker, hem diş ağrısına iyi gelir, hem de annenin sütünü artırır. Bu kadar çok şeyi tek başına yapan başka ne var? Kimi zaman saç için yağ yapılır, kimi zaman kulak için ısıtılırdı. Romatizma ağrısına sürülür, soğuk almış kulağa damlatılırdı. Bugün biz bu bilgilerle yeni yeni karşılaşıyoruz. Ama ninemiz zaten bilir, “deri kızarınca bırak” derdi. Çünkü her şeyin ayarı, dozunda olanı makbuldü.