Yüzyıllardan beri bu topraklarda bir tohum hep kıymetli bilindi: Çörek otu. İnsanlar onun adını sadece bir baharat olarak değil, bir dua gibi söyledi. Ne zaman sağlık lafı geçse, ninemiz usulca eğilip kulağımıza fısıldadı: “Çörek otu ölüm dışında her şeyi def eder.” Bugün bu sözün arkasında ne kadar derin bir bilgi olduğunu yeni yeni anlıyoruz.
Modern tıp maddeleri analiz ediyor, araştırmalar yayınlıyor ama bizim nineler çoktan biliyordu: Çörek otu tohumun içinde yağ da var, şifa da, kuvvet de. %35 bitkisel yağ, %21 protein, %38 karbonhidrat içeriyor. İçeriğindeki nigellon, thymoquinon, linoleik asit, oleik asit, palmitik asit, kalsiyum, potasyum, magnezyum, demir, çinko, A, B ve C vitaminleriyle âdeta bir eczane. Ama mesele sadece sayılar değil. Mesele onun evdeki yeriydi. Çörek otu sadece çorbaya serpilmezdi. Bazen balla karıştırılır, bazen sirkede bekletilir, bazen yağı burna damlatılırdı. Her kullanımın bir amacı vardı: Boğaz ağrısından romatizmaya, saç dökülmesinden cilt lekelerine kadar. Ama hepsinin ortak noktası şuydu: Evde çözüm arayan insanın eli hep çörek otuna giderdi.DEVAMI DİĞER SAYFADA