
Ama bu kez tutmadı. Çünkü Ömer her şeyi kendi gözleriyle görmüştü. Ev, içi çürümüş bir kabak gibi ortadan ikiye yarıldı o gün. Ömer hiç konuşmadı daha fazla. Emine’yi kaldırdı yerden, bavulunu kendi elleriyle hazırladı. Köyün minibüsüne kadar yürüdüler, herkesin gözü önünde. Emine giderken bir kez bile dönüp bakmadı. O gün kapımız ilk defa kilitlenmedi. Ve biz, yıllar sonra, ilk kez gece lambasını açık bırakmadan uyuyabildik. Ama bazı geceler hâlâ, Güllü uykusunda sayıklıyor: “Kapıyı dışardan vurma, bak oğlum uyandı zannederim…” Ben o zaman başını okşuyorum. “Artık geçti Güllü,” diyorum, “Geçti… kapı açık şimdi. Açık.”