
Bu köyün dar düşünce yapısı onu boğuyordu. İmam Efendi, siz Peygamberimizin Öksüz Hatice ile evlendiğini unuttunuz mu? Onun da önceki evliliğinden çocukları vardı. Bu sözler imamı susturdu. Ama köyün diğer erkekleri daha saldırgan davranıyordu. Mehmet’in kardeşi Osman, abisinin evine koştu. “Abi ne yapıyorsun?” diye bağırdı kapıyı çalarken. “Bütün köy seninle dalga geçiyor. Ailemizin adını lekeleyeceksin.”
Mehmet kapıyı açtığında kardeşinin yüzündeki hiddet açıkça görülüyordu. “Osman sakin ol,” dedi. “Bu benim kararım.” “Kararın mı? Bu delilik!” dedi. “O kadın lanetli.” Mehmet oturma odasına geçti. Kardeşini de içeri davet etti. “Osman sen de çocuk sahibi olamadın,” dedi. “Bu senin suçun mu?” Osman duraksadı. Gerçekten de evliliklerinin 3. yılında hala çocukları yoktu. “Bu farklı,” diye mırıldandı. “Ben erkeğim.”
İşte problem burada,” dedi Mehmet. “Biz erkekler her şeyi kadınların üzerine yıkıyoruz. Ayşe’nin ne suçu var?” Osman başını iki yana salladı. “Abi sen bu köyde yaşayacaksın. İnsanlarla iş yapacaksın. Kimse sana saygı duymayacak.” O gece Mehmet uyuyamadı. Bahçede oturmuş yıldızlara bakıyordu. Zehra geçirdiği anları düşünüyordu. “Zehra’cığım,” diye fısıldadı. “Bana ihanet mi ediyorum? Bu doğru mu?”
Rüzgar yaprakları hışırdattı. Sanki Zehra cevap veriyormuş gibiydi. O anda kalbinde bir huzur hissetti. Zehra da iyi kalpli bir kadındı. Ayşe gibi masum birine yardım edilmesine karşı çıkmazdı. Ertesi sabah köyün kadınları Ayşe’yi aramaya çıktılar. Onu köy dışındaki eski mağarada buldular. Gecede orada kalmış, üşümüştü. “Sen ne cesaretle Mehmet Ağa’ya göz dikiyorsun!” diye bağırdı Fatma Ana. “Utanman yok mu?”
Diğer kadınlar da etrafını sarmıştı. Ayşe titreyerek ayağa kalktı. “Ben ona göz dikmedim,” dedi. “O bana teklif etti.” “Yalan söyleme,” diye bağırdı başka bir kadın. “Sen onu büyüledin. Başka türlü mümkün değil.” Kadınlar Ayşe’yi neredeyse linç edeceklerdi ki Mehmet belirdi. Atından indi ve kadınların arasından geçti. “Bu kadını rahatsız etmeyin,” dedi sert bir sesle.
Fatma Ana cesurca karşı çıktı. “Mehmet Ağa, bu kadın sizi kandırıyor. Gözünüzü açın.” Mehmet Ayşe’nin yanına geçti. Elini onun omzuna koydu. Bu hareket köyün kadınları için şok etkisi yarattı. “Ben kimseyi kandırmıyorum,” dedi Mehmet. “Bu benim kararım ve kesin.” Sonra Ayşe’ye döndü. “Cevabın hazır mı?” Ayşe ağlayan gözlerle başını salladı. “Evet,” dedi titreyerek. “Eşiniz olmayı kabul ediyorum.”
Toplumun Değişimi
Evlilik haberi köyde büyük bir dalga etkisi yarattı. Mehmet ve Ayşe’nin nikahı köyün genç imamı Ahmet tarafından kıyıldı. Yaşlı İmam Hasan bu nikahı kıymayı reddetmişti. Törende sadece birkaç komşu ve Mehmet’in mecburen gelen kardeşi Osman vardı. Ayşe annesinden kalma basit bir elbise giymişti. Mehmet ise en iyi takım elbisesini tercih etmişti. Nikah sessizce neredeyse gizlice yapıldı.
Köylülerin çoğu bu birleşmeyi protesto eder gibiydi. Nikahtan 3 gün sonra beklenmedik bir ziyaretçi geldi. Komşu köyden Zeynep, Ayşe’nin eski arkadaşıydı. Yıllar önce evlenip oraya taşınmıştı. Mehmet’in evine geldiğinde Ayşe’yi görünce gözyaşlarına boğuldu. “Ayşeciğim!” dedi sarılırken. “Sonunda seni buldum. Senin hakkında söylenen yalanları duymaktan bıktım.”
Ayşe şaşkınlıkla arkadaşına baktı. “Ne yalanları?” diye sordu. Zeynep etrafına bakındı. Mehmet de oradaydı. “Ayşe,” dedi Zeynep, “sen neden susuyorsun? Neden kendini bu kadar cezalandırıyorsun?” Mehmet merakla dinliyordu. Bu kadar güçlü görünen bir adamın da kendisi gibi acı çektiğini duymak onu şaşırtmıştı.
“Size acıyorlar,” dedi Ayşe acı bir gülümsemeyle. “Bana ise nefret ediyorlar. Sanki kocamın ölümü benim suçummuş gibi.” “İnsanlar anlamaz,” dedi Mehmet. “Onlar için kadın ancak bir erkeğin gölgesi altında var olabilir. Erkek ise kendi başına durabilir. Ama gerçek şu ki ikimiz de kayıbız. İkimiz de bu köyde yalnız.”
Ayşe başını salladı. Bu adamda başka kimsenin göremediği bir anlayış vardı. “Siz en azından saygı görüyorsunuz,” dedi. “Bense ben artık hiçbir şeyim.” Mehmet ona döndü. Gözlerinde kararlı bir bakış vardı. “Hayır, sen de bir şeysin. Sen de insansın. Onur ve saygı hakkın var.”







