
“Size acıyorlar,” dedi Ayşe acı bir gülümsemeyle. “Bana ise nefret ediyorlar. Sanki kocamın ölümü benim suçummuş gibi.” “İnsanlar anlamaz,” dedi Mehmet. “Onlar için kadın ancak bir erkeğin gölgesi altında var olabilir. Erkek ise kendi başına durabilir. Ama gerçek şu ki ikimiz de kayıbız. İkimiz de bu köyde yalnız.”
Ayşe başını salladı. Bu adamda başka kimsenin göremediği bir anlayış vardı. “Siz en azından saygı görüyorsunuz,” dedi. “Bense ben artık hiçbir şeyim.” Mehmet ona döndü. Gözlerinde kararlı bir bakış vardı. “Hayır, sen de bir şeysin. Sen de insansın. Onur ve saygı hakkın var.”
Bu sözler Ayşe’nin kalbine dokundu. Ne zamandır kimse ona bu kadar değerli olduğunu söylememişti. Ama bu köy beni kabul etmiyor,” dedi. “Nereye gidersem gideyim başımı kaldıramıyorum.” O zaman Mehmet beklenmedik bir şey söyledi. “Eşim ol.” Ayşe dona kaldı. Bu sözcüklerin gerçek olduğuna inanamıyordu. “Ne dediniz?” diye fısıldadı.
“Eşim ol,” dedi Mehmet daha kararlı bir sesle. “Bu köyde yalnızım. Sen de yalnızsın. İkimiz birlikte belki bu yalnızlığa karşı durabiliriz.” Ayşe’nin dizleri titredi. Oturması gerekti. Bu teklif o kadar beklenmedikti ki nasıl tepki vereceğini bilmiyordu. “Ama beni neden isteyesiniz?” diye sordu. “Ben bu köyde lanetlenmiş bir kadınım. Sizin için sadece utanç getiririm.”
Mehmet yanına çömeldi. “Ben seni insan olarak görüyorum,” dedi. “Köyün gözünde ne olduğun umurumda değil. Sen iyi kalpli bir kadınsın. Bunu görebiliyorum.” Ayşe ağlamaya başladı. Bu kez gözyaşları acıdan değil şükrandan dökülüyordu. “Düşünmek için bana biraz zaman verin,” dedi Ayşe. “Bu çok büyük bir karar.”
Mehmet başını salladı. “Tabii ki. Ama bil ki bu teklifi sadece merhamet için yapmıyorum. Benim de sana ihtiyacım var. Bu evde tek başıma yaşamaktan yoruldum.” Ayşe’nin gözlerinde umut parıltısı belirdi. Belki de bu ona verilen ikinci bir şanstı. Belki de Allah en beklenmedik yerden ona yardım gönderiyordu.
Dönüşüm
Teşekkür ederim,” dedi sessizce. “Size cevabımı yarın vereceğim.” Haber köyde yıldırım hızıyla yayıldı. Mehmet Ağa’nın Ayşe’ye evlilik teklifi ettiği kulaktan kulağa fısıldandı. Fatma Ana bu haberi ilk duyanlardan biriydi ve derhal köyün her köşesine yaydı. “Aklını mı kaçırdı?” diye bağırıyordu. “O namussuz kadınla evlenmek istiyor.” İmam Hasan bu durumdan son derece rahatsız olmuştu. Mehmet’i cami bahçesinde bekledi.
“Mehmet kardeşim,” dedi ciddi bir sesle. “Bu yaptığın büyük bir hata. O kadın bu köy için uğursuz. Allah’ın cezası üzerinde.” Mehmet sakin bir şekilde imamın gözlerine baktı. “İmam efendi,” dedi, “Kur’an’da mazlumları korumamız gerektiği yazıyor. O kadında ne günah gördünüz?” İmam Hasan kaşlarını çattı. “Kocasından önce ölmedi. Bu da lanet demek.” Mehmet içinden derin bir nefes aldı.







