1. Haberler
  2. Gündem
  3. Dul Ağa, Pazar’da Kimsenin Almadığı Kadına “Eşim Ol” Dedi…

Dul Ağa, Pazar’da Kimsenin Almadığı Kadına “Eşim Ol” Dedi…

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Mehmet Ağa, 45 yaşındaki bu sessiz adam pazara geldiğinde her zaman aynı rotayı takip ederdi. Önce çiftçilerin tezgahlarını dolaşır, sonra da çay ocağında biraz dinlenirdi. 3 yıl önce eşi Zehra’yı kaybettikten sonra bu rutin ona bir tür teselli veriyordu. Her pazar günü Zehra’nın eskiden aldığı tezgahların önünden geçerken onu hatırlıyor, içinden ona dua ediyordu.

Bugün de öyle olacaktı ta ki Ayşe’yi görene kadar. Ayşe, pazarın en ucuz köşesinde yıpranmış bir örtünün üzerine birkaç eski eşyasını dizmiş oturuyordu. 35 yaşındaki bu kadın bir zamanlar köyün en güzel kızlarından biriydi. Şimdi ise yüzündeki çizgiler yaşadığı acıları ele veriyordu. Kocası Ali’yi bir yıl önce trafik kazasında kaybettikten sonra hayatı cehenneme dönmüştü. Çocukları olmadığı için kayınvalidesi onu evden kovmuştu. Köylüler de onu sanki veba hastasıymış gibi uzak tutmaya başlamıştı. İnsanlar fısıldaşıyor, onu suçluyorlardı. Bir kadın kocasından önce ölmeliydi, diyorlardı. Allah onu cezalandırıyor olmalı.

Mehmet, Ayşe’nin yanından geçerken kadının gözlerindeki çaresizliği gördü. O anda kendi yalnızlığını onun gözlerinde buldu. Ayşe elindeki eski bir gümüş kolyeyi bir müşteriye gösteriyordu. Kadın kolyeyi inceledikten sonra tiksintiyle yüzünü buruşturdu. “Bu pis şeylerle ne işim olsun?” dedi yüksek sesle. “Sen kimsin ki bizden para istiyorsun?” Çevredeki insanlar dönüp baktılar. Bazıları gülmeye başladı. Ayşe başını öne eğdi. Gözyaşlarını tutmaya çalıştı.

Fatma Ana, köyün en büyük dedikoducusu, duruma müdahale etti. “Bu kadın burada ne arıyor?” diye bağırdı. “Namuslu insanların pazarında böylelerinin yeri yok.” Kalabalık etraflarına toplanmaya başladı. Herkes Ayşe’ye bakıyor, onu yargılıyordu. İmam Hasan bile uzaktan onaylayarak başını sallıyordu. Ayşe kalkmaya çalıştı. Eşyalarını toplamak istedi ama elleri titriyordu. Kolyesi yere düştü. Gümüş zincir taşların üzerine dağıldı. Mehmet’in içinde bir şeyler çatladı. Bu manzara onu derinden yaraladı. Ayşe’nin durumunu görünce kendi eşinin ölümünden sonra hissettiği o derin yalnızlığı hatırladı. O da köylülerin bakışlarını, fısıldaşmalarını yaşamıştı. Ama o bir erkekti. Ona en azından saygı gösteriliyordu. Ayşe ise sadece bir kadındı. Savunmasız ve yalnızdı.

Mehmet sessizce kalabalığın arasından geçti. Ayşe’nin yanına çömeldi ve kolyeyi toplamaya başladı. “Kalk!” dedi alçak sesle. “Sen buradan ayrıl.” Ayşe şaşkınlıkla ona baktı. Bu köyde ona yardım eden ilk kişiydi. Ayşe, Mehmet Ağa’nın yardımıyla eşyalarını topladıktan sonra hızlı adımlarla pazardan uzaklaştı. Kalbinde karışık duygular vardı. Birisi ona yardım etmişti. Ama neden?

Mehmet onu takip etti ama mesafe koyarak köyün dışındaki küçük tepede eski bir çınar ağacının altında durdu. Ayşe de orada durmuş, nefes almaya çalışıyordu. Gözyaşları yanağından süzülüyordu. “Hanımefendi,” dedi Mehmet yavaşça. Ayşe irkildi. Arkasını döndü. “Teşekkür ederim,” dedi titrek bir sesle. “Ama neden bana yardım ettiniz? Herkes beni dışlıyor.”

Mehmet uzun süre sessiz kaldı. Gözlerini uzaklara dikmiş düşünüyordu. “Çünkü ben de yalnızım,” dedi. “Eşim öldükten sonra bu köyde kendimi yabancı gibi hissediyorum. İnsanlar bana acıyorla bakıyor. Sanki yarım kalmış bir adam gibi.” Ayşe onu şaşkınlıkla dinliyordu. Bu kadar güçlü görünen bir adamın da kendisi gibi acı çektiğini duymak onu şaşırtmıştı.

Dul Ağa, Pazar’da Kimsenin Almadığı Kadına “Eşim Ol” Dedi…
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Gündem Haberler ayrıcalıklarından yararlanmak için giriş yapabilir veya hesap oluşturabilirsiniz.