Sabah namazına her zamanki gibi erkenden gitmiştim. Hava serindi, avluda kimsecikler yoktu. Camiye girmeden önce şadırvanın yanından geçerken bir ses duydum. Önce kedi sandım. Sonra bir kez daha geldi o ses; ince, kesik kesik bir ağlama. Havlu askısına doğru yürüdüm. Bir baktım, caminin yeşil havlusuna sarılmış küçücük bir bebek duruyor. Yüzü mosmor, sesi kısılmıştı. O an içimde bir şey koptu.
Etrafıma baktım, kimse yoktu. Bebek öylece bırakılmıştı. İlk aklıma gelen şey, bunu yapanın çaresiz olduğuydu. Hemen havluyu biraz daha sardım, göğsüme bastırdım. Kalbi deli gibi atıyordu. İmam henüz gelmemişti. Doğruca evime götürdüm. Komşu Hatice’ye koştum. “Bir bebek buldum,” dedim. Gözleri faltaşı gibi açıldı ama lafı uzatmadı. Süt buldu, bezi ayarladı. O gün hastaneye gittik, polise haber verdik. Kimse çıkmadı.







