
Vızıldayan floresan lambalar.
Ilık ama bayat kahve.
Yorgun gözlü kamyoncular, kısık sesli sohbetler.
Çoğu gece sonsuz gibi uzar; rafları dizer, radyoda aynı şarkıları tekrar tekrar dinlersiniz.
Her Şeyin Başladığı Gece
O gece de ilk başta farklı değildi.
Birkaç tanıdık müşteri geldi geçti.
Sonra istasyon yine sessizliğe gömüldü.
Saat 23.30 civarında kapı açıldı.
Genç bir kadın içeri girdi.
Omzunda uyuyan bir bebek vardı.
Çocuk uyanmamak için annesine sıkı sıkıya sarılmıştı. Küçük bedeni yorgunluk ve güvenle ağırlaşmıştı.
Kadın, uzun süredir çok fazla yük taşıyan insanların sahip olduğu o tanıdık bitkinliğe sahipti.
Bebeği uyandırmamak için yavaş adımlarla ilerledi.
Sadece ihtiyaç duyduklarını aldı:
Bir küçük kutu süt.
Bir somun ekmek.
Bir paket bebek bezi.
Fazlası yoktu.
Kendine ait hiçbir şey yoktu.
Kasada ürünleri geçtim, toplamı söyledim.
Çantasını karıştırdı.
Parasını tekrar tekrar saydı.
Sonra omuzları düştü.
“yüz otuz liram eksik,” dedi sessizce.
“İsterseniz bazılarını geri bırakayım.”
Düşünmeden cüzdanıma uzandım.
“Sorun değil,” dedim parayı tezgâha koyarken.
“Yeter ki eve sağ salim varın.”







