
“Durumun nasıl?” diye sordum, bana çocuklarının aç olduğunu, ununun hiç kalmadığını söyleyemedi. Gururlu bir adamdı : ”Çok şükür!” diye kestirip attı. “Hiç saklama, zor durumda olduğunu biliyorum.” Dedim. Yüzüme baktı, hiçbir şey demedi ama o bakışlar her şeyi anlatıyordu. “ Bu gece evin kapısını açık bırakacağım. Gece yarısı içeri gir kilerin kapısı da açık olacak. Bir çuval un al git, sonra ödersin!”dedim. Yüzüme baktı, gündüzler çuvala mı girdi, dercesine gözlerime baktı. Ona eşimin vermediğini söyleyemedim. Bir bahane uydurmak istedim: “Senin bizden un aldığını kimse görmesin!” dedim. Aklına yattı. “Tamam!” dedi. “Ama yazın fazlasıyla vereceğim!” diye kendi gururunu susturdu. Çayımızı içtik ayrıldık. Bu gece ben pusu kurup eşimi uyuttuktan sonra kapıyı açıp tekrar yatacaktım. Geç saatlerde eşim gitti yattı. Biraz bekledim, gidip uykuya dalıp dalmadığını kontrol ettim. Tamam. Uykuya dalmıştı. Sokağa bakan iki kanatlı kapıyı açtım, geri geldim gaz lambasını söndürdüm, uzandım. Uzandım ama kulağım kapıda. Bir çıtırtı mutlak gelir diye düşündüm. Fazla geçmeden kapı hafiften gıcırdadı. “Tamam!” dedim. “Adam geldi.” Sonrasını bekle bekle bir türlü adam çıkıp gitmiyor.